Kerem: İyi bir avukat, deli dolu bir insan, mükemmel bir arkadaş.
Bahar: Enerjik kişilik, sabırlı karakter, mükemmel bir arkadaş.
Çağatay: Keza iyi bir avukat, esrarengiz sempatik, mükemmel bir arkadaş.
Ebru: Süper anne, daimi bekar, mükemmel bir arkadaş.
Ekin: Kitapkurdu, sükunet timsali, mükemmel bir arkadaş.
Harun: Müzik aşığı, gecelerin adamı, mükemmel bir arkadaş.
Altı arkadaş, altı ayrı hayat hikayesi... Hepsinin kendilerince sıkıntıları vardı ama aynı zamanda başlarını omuzuna yaslayabilecekleri beş ayrı arkadaş alternatifleri de...
Kimisi lisede tanışmıştı, kimisinin yolu üniversitede kesişmişti, kimisi akrabaydı, kimisi ev arkadaşı... Hepsinin yolu aynı grupta sonlanmıştı. Onların en yakın arkadaşım dedikleri birileri yoktu. Onların her birinin beş en yakın arkadaşı vardı. Hiçbiri hiçbirini ayırt etmezdi. Her an her koşulda, ucunda ölüm dahi olsa birbirlerinin yanında olmayı başarırlardı.
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da olurdu yani. Leyla neler oluyor diye düşünüyordu.
"Küçüksün." dedi adam, burnunu çekti. "Gözüm de tutmadı pek seni. Biraz büyü. Bakalım hale yola gelecek misin..."
Leyla'nın gülümsemesi soldukça soluyordu. Gözü tutmamıştı madem gelin odasına ne diye sokmuştu bu herif onu? Hale yola gelmek ne demekti? Ah bir eski Leyla olabilseydi ona hali de yolu da gösterirdi ama kaç gündür yaşadıkları onu bitap düşürdüğünden karşılık vermek için laf gelmiyordu aklına.
"Eğer aynı yastığa baş koyasım gelirse, haberin olur. Sana söylerim." dedi adam.
Leyla'nın gülüşü tamamen düştü bu sefer.
Ne ince düşünceli adam! Ya habersiz gelse ne olurdu?!
"Ama ben bunu yapmazsam eğer, sen aşkımdan ölsen bile bana gelmeyeceksin."
•••
-Yaş farkı içerir-
~hikâyemiz 1989 yılında başlamaktadır~