Ben Sophia,venedikten esen rüzgar .13Yaşında Osmanlı sarayına girdim kaçmak istedim lakin olmadı kabullendim .Bir anka kuşu misali yandım ve yeniden doğdum küllerimden Mihrimah sultanımız tarafından şehzade Murada taktim edildim .Aradığım saadeti onda buldum cehennem bellediğim bu sarayı aşkla sevgiyle saadetle cennet eyledim .
Ben Safiye ;Murat hanın hasekisi, ayı ,güneşi ,ışığı ,dikenli çalılar arasından yetişen gülü 7 evladının anası
Ben Safiye mehmed'in , hümaşah'ın, yasemin'in, sahra'nın ,fahriye'nin ,amriye'nin ,yahya'nın validesi.
Ben Safiye; saflığın sultanı her daim masumiyetin gücüne inandım düşmanlarıma karşı asla kan dökmeyeceğime yemin ettim lakin ellerimi kan 'a bulamak için her yolu denediler. Evlatlarımı ve aşkımı korumak için dünyanın görüp görebileceği en kanlı sultanlarından olarak tarihin tozlu ve karanlık sayfalarında yerimi aldım güçlü düşmanlarıma karşı tek gücüm Muradın aşkına sığınıp düşmanlarımın üzerine yürüdüm karşımda yer alan kim varsa tarihe gömdüm
ÖNCEDEN OKUDUYSANIZ BİLE TEKRAR OKUYABİLİRSİNİZ, ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ.
UYARI: Çıtırdan azıcık fazla toksik ilişki içerir.
Mehmet:
"Gitmekte serbestsin." dedim, sözlerimi ölçüp biçerek. "Sana hür bir hatun olma imkânı sunuyorum. Ceneviz, Venedik, nereye arzu edersen."
Kayra'nın kaşları neredeyse fark edilmez bir şekilde oynadı. Şaşırmış mıydı? Bunu beklemiyor muydu?
Lâkin yüzüne hemen o mâsumâne maskesini taktı. "Sağladığınız imkân için minnetlerimi sunarım, sultanım." Eğildi, ardından dudakları şeytanca kıvrıldı. "Lâkin hür bir hatun olarak, eğer izniniz olursa, sarayınızda barınmayı talep ederim."