bir insan kendi kalbinin yükü altında ezilir mi? eziliyorum işte. eziğim! sertçe çekip çıktığım her kapının eşiğinde oturdum ve ağladım. dedim ya, kalbimin yükünde eziliyorum. cesedimi gün boyu sırtımda taşımaktan bi'tap düştüm. yazıp yazıp karalamaktan, karalayıp kızmaktan. dizime kapanıp kendime ''sakin ol,geçti'' diye ağlamaktan,titrek ellerimi kimseye uzatamamaktan, sadece karnıma bastırmaktan bi'tap düştüm. dedim ya; ezildim, eziğim! solduğumun isyanı değil, tohumlarıma kadar darmaduman edildiğimin çığlığı. sağırsınız. kaburgamın rahat nefes aldıran çaldınız. kötüsünüz, düşmekten parçalanmış diz kapaklarımı ovup yeniden kalkıyorum işte. kanattığım dudaklarımla söylüyorum; kötüsünüz! bir kedinin başını okşamamış gibi değil, her sarıldığınızda çiçeklerinizin ardında bıçak saklayıp en olmadık anca tam şakağıma doğrultmuş gibi kötüsünüz. bir umudum artık paslı bir jilette. anlıyor musunuz?
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria.
Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazda buldu. Neden bu yeni ülkede kimse sorularını cevaplamaya yanaşmıyordu? Hükümet doğru mu söylüyordu?
Gerçekten Ocria'nın dışında hayat yok muydu, yoksa bu, onları içerde tutmak için uydurulan bir yalandan mı ibaretti?
Ocria'daki dengesizlikler kısa sürede Reena'nın gözüne çarpmaya başladı. Kendisi gibi sorgulayan insanları bulması zor olmayacaktı. Gençler başlarına geleceklerden habersizdi. Peki sonunda Ocria'dan çıkmanın bir yolunu bulabilecekler miydi?