"Güneş ışığım gibi gözüken zifiri karanlık"
Sevdiğim adam Bora'nın ölümü hayatımı bir uçuruma atmıştı. Peki ya sadece onun bildiği şeylerin, gizemli bir şekilde bana yazılması? Hala yaşıyor olabilir miydi? Diğer taraftan yeni tanıştığım Barış vardı. Onun sırlarla dolu hayatı içinde kaybolacak mıydım?
***
Benim uçsuz bucaksız, sırlarımı gömdüğüm, beni kelepçe gibi kendine hapseden kuyularım vardı. Bana uzattığı eliyle beni kurtaracak sanmıştım; beni iyice derinlere itene dek.
Barış sırlarla dolu bir kuyu gibi değildi. Onu aydınlatacak bir ışık yoktu. Çünkü hiçlikti. İfadesiz, umursamaz ve sırlarla dolu. O kimdi? Göz göze gelince kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atmasını, heyecanlanmamı sağlayan adam kimdi? Beni ağlatan tarafı ile aynı kişi miydi?
***
"Biz ateş gibiyiz sulu göz. Birlikte olursak yanarız belki ama sıcaklığı içimize işler. Bir küle dönsem bile seni bırakamam artık" dedi genç adam kızın bileğini tutup kendine çekerken.
"Zaten kül olmuş biriyle kül olamazsın. Üzgünüm" diyip dakikalardır zor tuttuğu göz yaşlarını serbest bıraktı genç kız. Arkasında ise yıkılan bir adamı bıraktı.