Benim adım Hope.
Tüm olağanüstü varlıkların yaşaması için benim ölmem gerekiyor.
Herkes benden nefret ediyor.
Herkes ölmemi istiyor.
Beynimde dönüp duran sesler içimi kavuruyor ve kendimi öldürmem için beni ikna etmeye çalışıyor.
Direniyorum;
Acı çektiğim halde,
Tükendiğim halde,
Bittiğim halde,
Direniyorum ölmemek için.
Sonunda bırakıyor kafamdaki ses beni.
Ama o beni bıraktığı anda boşluğa düşüyorum bir anda.
Gözlerim kapanıyor, elim titriyor,terliyorum.
Uyku basıyor aniden, soğuk bir rüzgar, kapatıyorum gözlerimi.
Sessizlik.
Korkunç bir sessizlik.
Çıt çıkmıyor kimseden.
Hiç kimseden.
Sonra ince tiz bir kadın çığlığı duyuyorum. Sarılıyor bana biri. Sımsıkı. Bırakmak istemezcesine.
Adımı sayıklıyor, isyan ediyor, feveran ediyor.
"Hayır!" diyor. "Ölemezsin" diyor.
Bir süreden sonra sesler boğuklaşıyor ve gözlerimi kapatıyorum. Karanlık beni istila ederken başıma ne geleceğini bilmediğim halde içimdeki huzurla gözlerimi rahatça kapatıyorum.
Ve sonrası yok...
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.