Benim adım Hope.
Tüm olağanüstü varlıkların yaşaması için benim ölmem gerekiyor.
Herkes benden nefret ediyor.
Herkes ölmemi istiyor.
Beynimde dönüp duran sesler içimi kavuruyor ve kendimi öldürmem için beni ikna etmeye çalışıyor.
Direniyorum;
Acı çektiğim halde,
Tükendiğim halde,
Bittiğim halde,
Direniyorum ölmemek için.
Sonunda bırakıyor kafamdaki ses beni.
Ama o beni bıraktığı anda boşluğa düşüyorum bir anda.
Gözlerim kapanıyor, elim titriyor,terliyorum.
Uyku basıyor aniden, soğuk bir rüzgar, kapatıyorum gözlerimi.
Sessizlik.
Korkunç bir sessizlik.
Çıt çıkmıyor kimseden.
Hiç kimseden.
Sonra ince tiz bir kadın çığlığı duyuyorum. Sarılıyor bana biri. Sımsıkı. Bırakmak istemezcesine.
Adımı sayıklıyor, isyan ediyor, feveran ediyor.
"Hayır!" diyor. "Ölemezsin" diyor.
Bir süreden sonra sesler boğuklaşıyor ve gözlerimi kapatıyorum. Karanlık beni istila ederken başıma ne geleceğini bilmediğim halde içimdeki huzurla gözlerimi rahatça kapatıyorum.
Ve sonrası yok...
Gerçek ailem kurgusu!!!
Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız kaldığı ailede travmalar bırakmıştır ve asla sevilmez. Ana karakter kız da bu önyargıları kırmak için çabalar.
Şimdi hikayeyi biraz tersine çevirsek? Kötü sandığımız o kızın gerçek ailesini bulmasını okusak?
Simay Naz Akgül sandığınız o kötü kız. Bu da onun hikayesi.
🤍
"Yaptığın son şey seni bizden kopardı. Her şeyinle seni kabul etmeye çalıştım ama olmadı! Durmadın, her seferinde daha fazla canımızı yaktın!" diye bağırdı annem. Gerçi artık annem değildi değil mi?
"Ben kısasa kısas yaptım hep! Çocukların bana nasıl geldiyse onlara öyle gittim!" Anlamıyordu. Onların yaptıklarına karşı üç maymunu oynuyorlardı.
"Bu yüzden öz kardeşimizi istiyoruz!" Daha fazla izleyici kalmak istemeyen Çınar annemle arama girdiğinde bakışlarım onu buldu. Öz aileme beni kötülemişti değil mi? Bu yüzden rahattı. "Eşyalarını aldın, defol artık evimizden!"
🤍
"Alışkın olmayabilirsin ancak zamanla alışacaksın." dedi arabayı durdurduğunda. Hemen önünde durduğumuz sarı renkli duvarlara sahip evi gösterdi. "Evine hoş geldin kızım."
"Kızım diyorsunuz," dedim evden gözlerimi çekmeden. Ona benim hakkımda hiçbir şey anlatmamışlar mıydı? Nasıl bu kadar içten ve samimiydi bana karşı?
"Başka ne diyeceğim?" dedi şaşkınlıkla. "Kızımsın sen benim."
"Benim hakkımda size anlattıkları şeyleri biliyorum," bakışlarım ona döndüğünde göz göze geldik. "Bana nasıl güveniyorsunuz?"
"Güvenmiyorum." dedi açıkça. "Ancak güvenmek istiyorum. Bu yüzden söylenen her şeye kulak tıkadım ve seni buraya getirdim."