Hani nefes almak için akciğere gerek vardır ya.Soluk borusuna sonra ağza , burna.Hepsi hikaye...En çok sana ihtiyacım var.Nefes gibi , ekmek gibi , su gibi...Sonra kendime ihtiyacım var.Yağmurlu havada açılan şemsiye gibi soğuk havada yorgan gibi mesela.Ama ne sen geliyorsun bana ne kendim.Sonra ama bir gün geliyorsun çıkıp geliyorsun , gideceksin ya hani bir daha hiç gelmemek üzere.O gün geliyorsun sen , ben bir daha kendime gelemiyorum.Islanıyorum , üşüyorum.Zaten sen gittiğinden beri hava hiç açmadı içimde.Hep sağanak halinde...Bazı geceler şimşek ve gök gürültüleri geliyor kalbimden.İçimdeki damlalar gözümden akıyor sonra.Kendime kızıyorum ama nedensiz.Neden yok çünkü.Gerçekten hiç neden yok.Sadece gidişinin biletini kendim kesmiş gibi hissediyorum ama doğrusu öyle değil.Doğrusu ne biliyor musun?Sen bu kadarını bilme.Bunları da bilme hiç.Haketmediğinden değil bir şey değişmeyeceğinden.Bilme işte.Zaten fazla yorgunum.Anlatacak kadar bile nefes bırakmadın bende.Söyleyecek gücü olmayanlar yazar sadece.Artık yazacak gücümde yok.HOŞÇAKAL! -Iraz GÜNERİ- Iraz mektubu yazarken gözyaşlarını tutamamıştı.İçi titremişti yazarken ama başka seçenek bırakmamıştı Sonat ona...Gözyaşlarını elinin tersiyle silip kalktı masadan.Mektubu katlayıp zarfın içine koydu.Hışımla çıktı evden.Bugün her şeyi tamamen bitirecekti.Ölene kadar bu burukluk ve acı içinde kalacak olsada yapılması gereken buydu.Uzun zaman sonra mantığını tekrar kullanmaya karar vermişti.Sonat onun için kötü bir anı olarak kalmalıydı.Bunları düşünmek bile kızın içinde bir şeyler kopmasına yetmişti...İçi acıyordu Iraz'ın şimdiyse alev alev yanıyordu.Neden bu kadar imkansızdı.Allah'ım bu sondu Iraz'ın sonu.