Çocukluğu kirli çarşafların altına sıkışmış,yalnızlığın sıcağında kavrulan,hatıraların ince zincirinde nefese doyan genç bir adam,içindeki iyiliği bir halatla yok eden,son izmarit dumanı kızgınlığıyla bakan gözleri gibi sert duran Saran ÇAKILOĞLU
Aşık oldu.
Pişman oldu.
Vazgeçti.
Peki intikama koşan o çocuğa ne kadar dayanabilecek?
Aşkı ezip geçmesi gerekecek.Asra ulaşacak ruhunu hiçe sayması gerekecek.
Bir anasonluk değildi aşk.Hiçkimsesizliğin ailesi,baharın güneşi,kelebeğin rengiydi.
Ya o zaaflarına yenik düşüp hüznünü
gömecekti zindanlara, ya da paslanmış demirlere esir edecekti haksızlıkları.