"Rüzgarda dalgalanan saçları ve sabit duran vücuduyla insanın yüreğini hoplatan bir güzelliği vardı. Ancak bu güzellik aynı zamanda tehlikeyi de hatırlanıyordu insana. Tıpkı yapmaması gerektiğini bile bile günaha giren bir insan gibiydi. Yanacağını bilirdin ancak yine de yapardın. Ne mantıklı bir açıklama üretebilirdi beynin ne de seni durdurabilecek herhangi bir şey yapardı. Çünkü ateş daha güzel görünürdü gözüne. Oraya ait olduğunu düşünürdün. Ancak oraya gittiğinde, canın yandığında kaçmak istesen dahi kaçamazdın. Böcekleri kendine çekmek için o güzel sıvıyı salgılayan bitkinin, böcek geldiği an onu hapsetmesi gibi. Ağlamak yoktu, duygu yoktu, kaçış yoktu. Kaderin, ateş çemberinin tam ortasındaydı." -Balo
Mutlu bir aşk hikayesi bekleyen Hazal, aklının sınırlarını zorlayan bir aşka tutulmuştur.
Gece çöktü ruhuna.
Yıldızlar biraz sönük.
Hafif hafif gözyaşı bulutları gözlerini bulutlandırmaya başladı.
Derinden bir hıçkırık yükseldi, sanırsa fırtına geliyordu.
Düşüncelerini tamamlayamadan gözyaşı yağmurları başladı.
Hıçkırıklar arttı.
Ruh, yardım bekledi.
Geceyi dağıtacak, güneşini doğuracak birini.
Dizlerinin üzerine çöktü.
Yerdeki çimenlere elleriyle sımsıkı yapıştı.
Fırtına gelmişti.
Hıçkırıklar arttı, yağmur hızlandı ve ruh gecenin içinde kayboldu.
Kimse yardıma gelmemişti.
"Kimse ölmek istemiyor ama herkes cennete gitmek istiyor. Sen ölmeden cennete gidebilir misin?"
🤞02.11.2015🤞