Şairin kulağına fısıldadığım birkaç sözcük ona ne çağrıştırdı da gülümsedi diye düşündüm. Şair içkisini yudumlar yudumlamaz yandaki peçeteye "serin bir akşamın siyahlığında/ölümün katılığında sere serpe yatan sevgili" diye yazdı. Sus pus olduk. Ben suçlu duruma düştüm. Sevgili bana bir nefret bakışı attı ben bira şişelerine baktım. Şair dedim ulan şair...
Siyah elimden tuttuğunda önceden de hep öyle olduğundan sonu, karanlıklara gideceğimizi bildim. Köşe başlarından, arka sokaklardan, dehlizlerden geçip, kimsesizler mezarlığına geldik. Siyah beni sere serpe yatan katılaşmış sevgilinin yanına upuzun bıraktı.
Sormadım adını. Adımı sormadı. Kalktım. Doğrulmadan oturdu. Oturdum. Senin yaşın kaç demedi. Yaşı yaşım kadardı bildim. Ölüler kavga etmez. Etmedik. Ne fısıldamışsam fısıldadım dedim sana ne. Siyahı tanıyorum ben de dedi. Herkes tanır onu dedim. Evde tek kalmış genç kızlar. Annem babamı beklerken. Babam şişe diplerinde çaresiz. Meyhane sahibi siyahın her renginde. Dükkan sahibi oğlundan aldığı kara haberde. Oğlan Paris'in en ucuz odasında.
Odada bir kara. Yerde uzanmış. Cansız. Bir kedi dolaşmakta. Kedi aç. Kokusuz cesedi koklamakta. Gece geceyi kovalarken yerde uzanmış bir kara. Cansız. Gurbette bir kara. Heyecansız. Sana ondan bahsedeceğim şimdi.
Özel bir tabutla geldi. Siyah kaplı parlak. Filmlerdeki gibi bir tabutla indirdiler üst katı ev alt katı meyhane binanın önüne. Şair, sevgili, ben, karanın babası, ayyaş babam, meyhaneci hepimiz ordayız.
Şairin kulağına fısıldadığım birkaç sözcük. Gülümseyen şair. Yazılı bir not. Dize gibi ihbarname. Ölümden kaçamayan sevgili. Karanlıktan kaçamayan ben. Şişe diplerinde babam. Koğuşta canına kıyan şair. Meyhanecinin durup dururken ölmesi. Karanın babasının, oğlunun ölümüne çok uzun dayanamaması...
Hepimiz buradayız işte yine yeni