"Seni tanıyorum, ancak seni nasıl tanımlasam diye düşünmüyor değilim. Sen kendini anlatsana, sen kendini nasıl biri olarak hissediyorsun?" dedi, çocuk saf bir merakla. Kız aslında kendini tanımlayacak kelimeleri bulmakta pek zorlanmadı. Usulca cevap verdi,
"Ben nasıl biriyim biliyor musun? Yapmacık olup, sevilmektense ; kendim olup, sevilmemeyi tercih eden biriyim. Etrafımdakilerin iyiliklerini düşünürken, kötülüklerini göremeyen ve mutlu olmayı bile beceremeyen bir aptalım! Nasıl beceriyorum bilmiyorum, ama herke
s sanki beni üzmek için uğraşıyor. Ben...-"
"Safsın," dedi, çocuk kızın hafif çekik olan gözlerinin, en derinlerine bakarak. "Ve ben saflığını seviyorum."
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun için bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."