Babalarıyla anılarını anlatan arkadaşlarımı can kulağıyla dinlerdim hep. Bazen de öyle heveslenirdim ki onlara. Benim hiç öyle bir babam olmadı.
Benim babam sadece beni ezer, aşağılardı. Hiç bir zaman baba kız oturup sohbet edemezdik. Bırak sohbet etmeyi aynı evde göremezdim bile. Babam da umursamazdı pek.
Bir yerde okumuştum da, kızların ilk aşkları babalarıymış. Benim hiç öyle bir şansım olmadı. Her zaman çekindim ondan. Sanki bir yabancı gibiydi bana. Hiç öpemedim onu, hiç batmadı sakalları yüzüme. Ve ben hiç sarılamadım ona, sımsıkı. Acaba nasıl kokuyordu babam? Biraz ter, biraz parfüm ve biraz sigara kokuyordu belki de.
"Bir daha yüksek sesle konuşma yok tamam mı?" Sesinde yumuşak bir tını vardı. Normalde ona göre olmayan bir sesti. Yutkunmamak için zor tutum kendimi.
"Niye ki?" Demeden edemedim. Merak ediyordum benim ondaki yerim neresiydi?
"Sesinin kısılmasını istemiyorum Akça."
"Niye?" Dedim tekrardan. Sinirlenmesini bekledim ama sakince soruma cevap verdi.
"Senin sesini duymam gerekiyor."
"Niye?" Sabır diler gibi başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Sesin bana huzur veriyor."