Ruhi Su üstadın seslendirdiği türkülere bakıyoruz. Çanakkale İçinden, Ankara'nın Taşı, Kuvayı Milliye destanı falan.
Çok kemalist ve çok keko değil mi? Hâttâ "laikçi amca" gibi durmuyor mu? Bence bu "ulusalcı" adamı tartışmalıyız işi gücü bırakıp. Sol, ezberini bozmalı. Neyse ki bu "ezberi" bozan öncü bir nesil yetişiyor.
Bu neslin zekâ seviyesi, pratikte de muhteşem öneri ve eylemlerde gündeme geliyor:
- 1 Mayıs'ta, İzmir'de polisin arama noktasında protesto için soyunan anarşist bir grubumuz var. Devlet kriz masası oluşturmuş, çünkü işçi sınıfının mücadele pratiğinin önemli bir sıçrama noktası olduğunu anladılar.
- "Feministler" Taksim'de asılan o ünlü "işçi pankartı"yla ilgili olarak "neden kadın değil" diye sorgulamaya başlamış. "Fosilleşmiş, ezberci" solun aklına bile gelmezdi bu, sistem gerçekten yerinden oynayabilir, küçümsemeyin bu eleştiriyi.
- Pek farkında olmayabiliriz ama, yeni bir durum ortaya çıktı. "Türk" ve Türkiyeli" kelimelerinin kullanım alanları ile ilgili. Bence çok yaratıcı. Örneğin Roma'da Kolezyum'un duvarına ismini kazımış bir malsa vatandaş, haberde "bir Türk...." diye teşhir edilir. Eğer, acayip bi bilimsel keşif yapmışsa yurtdışında "Türkiyeli biliminsanı..." diye haber olur. Türk şovenizmine muazzam bir darbedir bu.
- Malumunuz, sosyalist solun henüz geniş bir kitlesi yok. Baktık insanlarla olmuyor, hayvanlara yönelelim. Mesela hayvanları toplumsal sözleşmelerde birer özne olarak ele alalım. Vegan/vejetaryan akım, hayvanların da "kişi" ve "kim? sorusunun cevabı bir özne" olarak alınması gerektiğini düşünüyor. Bizim "fosil, türcü sol" bunları kitle olarak görmüyor. Neden 1 mayıs'ta bir hayvan korteji olmasın ki? Çift öküzüyle, "spanish cooker" (umarım doğru yazdım) yanyana gelsinler slogan atsınlar.