Nefis, insanoğlunun hayatındaki en büyük imtihanlarından biridir. Kimse diyemez ki ben günah işlemem diye. Her insanın içinde yasak meyveye uzanan bir istek ve arzular vardır. Babamız Hz. Adem bile yasak meyveye uzanmışken kimi insanlar neyin kibiri ve gururu içinde övünüyor anlayamıyoruz Bu istek ve arzuları da bastırabilecek bir güç bir kabiliyet Allah c.c her insana vermiştir. Önemli olan nefsimizin dizginlerini elimize geçirebilmektir. Tıpkı Abdulkadir Geylani gibi şeytana karşı nefsimizi müdâfa edebilmemizdir. Ahlak ve terbiyede Hz. Osman gibi olmak gerek, İlim öğrenmede Hz. Ali gibi olmak gerek, Güç ve cengaverlikte Hz. Hamza gibi olmak gerek, Sabır ve metânette Hz. Eyüp gibi olmak gerek, İffetin nezaketinde Hz. Yusuf gibi olmak gerekir. Günümüzde nefsi müdafa etmek oldukça güçleşmiş gibi olsa da nefsi dizginlemek hiçte zor değildir. Size yaşanmış bir hadiseden bahsedeyim. Birgün bir genç nefsi ile durmadan mücadele içerisindedir ancak sürekli nefsinin ve arzularının peşinden
"Şirketimize en yeni katılan sizsiniz. Elbette bir asistanınız olacak," dedi. "Patron bir saat içinde sizi bekliyor olacak. Ofisinize yerleşmek için biraz daha vaktiniz var. Birlikte öğle yemeği yemeye ne dersiniz?"
Bakışlarım hâlâ pencereden görünen manzaraya odaklanmışken, "Elbette, birlikte öğle yemeğine çıkmayı çok isterim. İyi anlaşacağımızı düşünüyorum. Patronla tanışmak için nereye gitmem gerekiyor?"
"Adams Bey'in ofisi en üst katta, o kattaki tek ofis. İşimin başına dönmeliyim. İzninizle," diyerek beni yeni ofisimde bıraktı.