“Canım kızım, Seni kollarıma aldığım ilk anı bugün gibi hatırlıyorum. Minicik, sıcacık ve savunmasız, pamuk gibi.. Bembeyaz. Şirin. Beyaz kelebeğim, sen artık kanatlarını çırpmaya başlıyorsun. Hayatın zorlu, ama aynı zamanda güzel yolunda uçmaya hazırlanıyorsun. Umarım bu yolculukta kanatların hiç yorulmazlar, daima; sevgiye, umuda doğru hızla çırparlar. Yorulduğun anda benim kollarım yine seni sarmak için burada, daima kalbinde destek için hazır bekleyecek. Uç bebeğim, uç. Hayalindeki tüm o güzel şeylere. Seni seviyorum. Anne yüreğiyle, Lucinda” Kağıdı, göz yaşlarımın üzerine damlasına izin vermeden düzgünce kapattım. Yoruldum anne. Lütfen, lütfen bana bir yol göster. Bu kadar acıtacağını bilemezdim. Onsuzluğun, yaşam sebebim olan nefeslerim kadar hayati önem taşıyacağını bilemezdim. Yanımdayken bile güçlü sevgisiyle kalbim titrerken, o olmadan yaşama tutunmayı nasıl başaracağımı bilmiyorum. Derinliklerine dalarken huzuru tattığım o mavi gözlerine bakmadan nasıl devam edeceğim? Dalga geçmeye bile kıyamadığım o çakma sarı saçlarıyla oynayamadan nasıl mutlu olacağım? Gülümsediğinde içimde uçuşan kelebekleri, o olmadan nasıl dirilteceğim? Annesi tam da ona en çok ihtiyacı olan yaşında ölmüş olan Anabelle’in, annesi yanında olmadan hayatına devam etme mücadelesi onu zorlayacak olsa da Anabelle’in pes etmeye niyeti yoktur. Yalnızlığıyla baş başa kalmış dünyasında sevgisini tereddütsüzce verdiği Niall, onun şu ana kadar aşık olduğu tek erkekti. Niall’a olan aşkını; onu her zaman çok mutlu edecek sonsuzluk tılsımlarıyla süslenmiş sihirli bir güç, olarak tanımlıyordu. Ama yine de uğursuzluklar peşlerini bırakmayacak gibiydi.
22 parts