Küçükken hep sorarlardı, "Büyüyünce ne olacaksın?" diye. Size de sormuşlardır mutlaka. Ben, hep tamirci olacağım derdim. Tıpkı babam gibi bir tamirci...
Her küçük kız çocuğu gibi ben de babama aşıktım. Hemen yanlış anlamayın. Bir baba gibi aşıktım ona.
Babamın ani ölümüyle sahipsiz iki kedi gibi ortada kaldık annemle, ta ki annem babamın işini devam ettirene kadar.
Kendi halimizde küçük bir tamir atölyemiz vardı. Herkes oje sürerken ellerine biz gres yağı sürüyorduk. Yüzümüz, gözümüz hiç maskara karası olmadı. Ya yanık yağ siyahıydı, ya da egzoz dumanının isine bulanıyorduk.
Liseye kayıt yaptırmamız gerekiyordu ve annem benim hemşire olmamı istiyordu. Bense meslek lisesinin motor bölümünü okumak.
Savaşı ben kazanmıştım, meslek lisesine gidecektim ama yüzlerce erkeğin içinde tek bir kızın şansı olur muydu? Bir karar almıştım, okula bir erkek gibi başlayacak ve öyle bitirecektim. Babamın eski bir ahbabı olan okul müdürünü ikna etmem zor olmamıştı. Gözümdeki kararlılığı kim görse tamam diyebilirdi.
Bakalım bundan sonra ne olacak? Buyurun hikayemize...
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."