Buz gibi olan bakışları karşısında belki de ikinci kez titrememe neden oluyordu. Kan kırmızı bir gecenin ardından karşıma yeniden çıkan bu adam, bana göre son derece ürkütücü ve dahası gericiydi. Adamı görmeyeceğime dair kendimi şartlamış olmamdan kaynaklanıyordu belki de bu!Soğukkanlıydı ama bir o kadar da ürkünçtü bana göre, benim korkarak yapacağım şeyleri gözlerini saniye kırmadan yapıyor ve daha sonra etrafa havalı gülücükler atıyordu. Aslında bu adam tam bir iyilik meleğiydi ve sanki Azrail'in işini yapmasına engel olmak için dünyaya getirilen bir melekti. Saçmaladığımı fark edince yutkundum ve adama bakmaya devam ettim birkaç saniye daha sonrasında ise adamdan hiç beklemediğim bir soru geldi, duraksadım. "Kırmızıdan ve ateşten sakın korkma, korkarsan sen korktukça üzerine gelir ikisi de ve seni yok eder." Konuşması sert bir şekilde yutkunmama neden olurken kıkırdamasını duydum ve hemen ardından sakince başımı salladım. "Biliyor musun ben çoktan kırmızıya esir oldum? Benim kırmızım sensin Irmak!" Gözlerim, duyduklarımın şaşkınlığı ile beraber açılırken hızlı ve hatta ani bir şekilde adama gözlerimi diktim. Şuanda alel acele yapılmış bir ilanı aşk ile karşı karşıya kalmıştım ve üstüne üstlük bu adamı sadece iki kere görme şansını yakalamıştım, ki bu benim açımdan bakıldığında da pek şans sayılmazdı aslında. "Ürkütücüsün." Diye mırıldandığımda ufak bir kıkırtı duydum hemen ardındansa kalbimde ansızın kelebeklerin uçuştuğunu hissetmemi sağlayacak o sözleri. "Ben kimse için ürkütücü olmak niyetinde değilim Irmak, dünyadaki insanlar yeterince kötü ve ürkütücüyken onlara bana zara verme fırsatını verebilecek kadar safın, salağın tekiyim! Benden korkma; ben ne sana, ne de bir başkasına zarar veremem. Versem bile şu koskoca evrende zarar vereceğim en son insan dahi olamazsın sen!"