Kırmızı dudaklarını mikrofona dayadı.
Şarkı söylerken saçlarıyla oynamayı çok seviyor...
Sahnedeki müzisyen tavrından çok, uçurumun kırmızı noktasında çığlık atan, ölüm ve şehvet arasında ihanete uğramış bir kadının hali vardı, ıslak ayaklarıyla çıkardığı seslerin üzerinden yürümeye başladı. Sesler sürüklenip, kanatları kırık bir meleğin cehennem sahnesine yaklaşıyordu. Saçları gamzeli belini gölgelendiren uzunlukta, siyah kaşlarının altındaki göz kapakları, kutudan fırlayan gizli bir galaksinin edasıyla açılıyordu...
Elleri bacaklarının arasında, avuçlarında sır dolu cümleler, dişiliğin o tehlikeli oyunları saklıydı.
Teni ipek yumuşaklığıyla, anaç ve savaşçı bir deriyle kuşanmış, dudakları acıdan genişliyor ve bütün yaşamı yutacak kadar açtı.
Kırmızı kıyafetinin altında ara, ara gözüken bacakları, küçük bir çocuk gibi saklanıyor. Mekândaki insanların meraklı ifadeleri, Dina'ya saldırganca nüfus ediyor, bir doktorun saptanılmayan kusursuz bir hastalığı incelemesi gibi kaçınılmaz hale sokuyordu. Çarmıha gerilen, dikenli bir gövde gibi kutsanan dişi bir İsa'nın ifşası adeta.
Tuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.