Şimdiki gençleri biliyorsunuz. ' Ben tanımadan sevmem, görmeden asla evlenmem. ' diyerek tavrını ortaya koyabiliyor, üstüne üstlük kendileri buluyor eşlerini. Ama o zamanlar ailene böyle bir rest çek de gör bakalım. Direkt evlatlıktan reddedilme riskini göze alman gerekiyordu. Yani Mehmet Bey için bu böyleydi. İşte Hülya ve Salih'in hikayesi de böyle başlamıştı. Hapishanede tanışmış, birbirlerine söz vermişti babaları. 'Evlendirelim biz bu çocukları'.. Onlara söz hakkı bile tanınmamıştı..
Nihayet gerçekleşmişti evlilik. Ne kadar görücü usulü olsa da sonunda ısınmıştı birbirine kalpleri. Her şey iyi, güzel devam ediyordu. Aralarındaki aşk öyle bir hal almıştı ki artık, tüm görenleri imrendiriyor; aralarındaki muhabbet insanları mest ediyordu. Ama hayat bu ya işte, elbet mutluluklarına bir mani olacaktı. Hiç beklenmedik bir şeydi bu; zira böyle mahvetmişti seven kalpleri. Hülya'nın geride bıraktığı küçük ikizleri ve Salih'in imtihanı asıl şimdi başlamıştı..
-" Elinde ki yüzükle birlikte benim altıma yatamazsın küçük hanım..."
Sağ elimde değerini yitirmiş yüzüğümü çıkarıp bar tezgahına koydum . Akına son vedamı içimden yaparken Savaş çoktan dudaklarıma gömülmüştü ...
๑๑๑๑
♡♡♡♡
+18