"Bilir misin küçük?"
Nefes alışverişini hissediyordu boynunun her santiminde. O sıcak nefesi, çarptığı yerleri ateşe veriyordu adeta. Her hücresinde hissediyordu usulca.
"Kırlangıçlar ağladıkları zaman ölürlermiş. Ama ağlamaktan da vazgeçmezlermiş."
Soğuk teninin kollarına değmesiyle irkilmişti. Omzunun üzerinden koluna baktı sadece. Gözlerini ayıramadı bir süre. Birkaç bakımlı tırnağın, sıcacık teninin üzerinde gezişini izledi gözkapaklarının örtünmesine izin vermeden.
Derin bir iç çekti.
"Bir kırlangıç olsam, ağlardım. Evet, biliyorum. Ağlayınca geçmiyor, daha kötü oluyor."
Boynuna biraz daha yaklaşmıştı, hissediyordu.
"Kalbin acıyor sızlamadan. Gözlerinin beyazlığı asaletinden ödün verip intikam ateşine dönüşüyor. Ağlayınca insan rahatlamıyor. Sadece daha fazla alışıyor."
"Rüzgar onu alıp götürdü,Karadeniz'in hırçın dalgaları onun adını haykırdı."
"Eylül... Adı sonbahardı.Yıllar sonra rüzgar onu gerçeğine,ailesine geri getirecekti."