Isabelle Sophia Lightwood, utanmazın tekiydi. Beline kadar uzanan simsiyah saçları, içinde kaybolup gideceğiniz kadar koyu gözleri, dolgun ve kıpkırmızı dudakları, bir tanrıçanın kıskanabileceği türden bir yüzü vardı. Güzeldi ve bunu altın kırbacında olduğu gibi ustalıkla kullanıyordu. Kalpleri kırardı; hiç düşünmeden. Unuturdu da bunu, sanki hiç olmamış gibi.
Bu seferse kalbini kırdığı kişiyi unutamıyor, ona karşı söylediği cümleler kalbine bir kazık gibi saplanıyordu.
"Sen bir kalp kırıcısın Isabelle Lightwood. Kim bilir, belki benimkini de kırarsın."
●there are a few things our souls want, and mine wants you●