Sahi aşk neydi? Bir tarifi var mıydı? Tarif edilebilir miydi? Ya da bir kalıba sokulabilir miydi? Amacı neydi? Sebebi neydi? Dünyadaki her şeyin bir varoluş sebebi varken aşk duygusu sebepsiz değildi ya! Yeryüzündeki tüm canlılar neslinin devamı için yaratılış fıtratı gereği karşı cinsine ilgi duyar. Yoksa neden peygamberdevesi çiftleşirken dişisi tarafından yenmeyi göze alsın. Ya da onca dişi sancılı bir gebelik ve doğuma dayansın? Evet, iki karşı cinsi birbirine çeken bir his, bir duygu, bir güç vardı. Bu inkâr edilemez gerçekti de neydi bu hissin adı, tanımı? İnsanoğlu için anlamı? Kimileri bu duyguyu şehvet deyip aşağı çekti, kimileri aşk deyip yüceltti. Peki, ya gerçek tanımı hangisiydi? Bence bu soruda kişiden kişiye değişen bir cevap saklı... Tıpkı karakter misali... Tıpkı parmak izi gibi... Tıpkı bir virüsün bağışıklığa bağlı her vücutta ayrı bir reaksiyon göstermesi gibi bu duygu da kişiden kişiye değişiklik gösteren bir duygu. Yani bu duygu kimileri için gelip geçici bir heves, kimileri için son nefes...