Soluk alış verişlerini hisedebiliyordum. Öyle yakındık ki her sıcak nefesi yüzümü parçalıyor, saçlarımı esiri altında bırakıyordu. Kaderin, zorluluğu ikimizi delip deşerken sadece yaptığımız susmaktı. Söylenecek onca kelimeler varken biz her ağzımızdan toplanan kelimeleri öldürerek toprağa gömüyorduk. İki kukladan başkası değildik. Hayatın kafesine sıkışmış iki kukla. Soluk mavilerimi karşımda ki yıkılmaz görüntüsüyle insanları kandırmayı başaran ama benim bir nebze bile inandırmayan yıkık parçaya baktım. Yiğit Yaman Er'e. Katilime bakıyordum. Oda aynı şekilde katiline bakıyordu. Bana. İkimiz de intikamın kurbanıydık. Bizim yolumuz buydu. Ölümdü. "Ölmen için az zaman kaldı"dedi Yiğit aramızda ki ölüm sensizliğini bozarak. Ona cevap vermek istemiyordum. Eğer ölmem için az zamanım kalmış ise sadece karşımda ki yıkılmış adama bakmak istiyordum. "Seni öldürürken pişman olmayacağım Esila" Söylediği her kelime kalbime batarken fark edemediğim göz yaşım yanağımdan düşmesiyle beraber bır Şimşekte çakmıştı. Çakan şimşek zifiri karanlıkta ki yüzümüzü aydınlatıp tekrar bizi karanlığa hapsetmişti. "Olmamalısın"dedim son kez karşımdaki adama ve sonra karanlığın uzattığı kollara uzandım. ACININ TOZLARI "Tüm gizli haklar saklanmıştır"