Kar, kendini hissettirmeye başlamıştı. Bunu; çamurlu yolların siyahını örten rengi ile, karanlık gecenin zifirisini aydınlatan ışığı ile, köpek havlamalarını ve kurt ulumalarını bastıran sesi ile yapıyordu. Evet, o eşsiz güzellikteki ve tartılamayacak derecedeki küçük kar tanelerinin öyle bir sesi vardı ki, diğer tüm sesleri bastırmaya yetiyordu. Gökyüzünün zifirisinden kopan her bir tane usul usul, çığlık çığlığa, ıslak ıslak en az gece kadar karanlık toprağı kaplamaya, içlerine hapsettiği beyazı bir örtü gibi üste sermeye devam ediyordu. Muşambadan yapılmış çadırın soğuk damına düşen her kar tanesi ise, bir örs üstündeki demiri döven balyozların çıkardığı gümbürtüyü andıran bir ses Yada, bu sese oldukça alışık coğrafyalarda yaşamış olmak yeterliydi. Fatma yere serilmiş döşeğin içine uzanmış, gözlerini çadırın muşamba tavanına kilitlemiş, zihnini hatıralar ile boğmuştu. Memleketinde kar'a ve karlı havalara o kadar alışık olmasına rağmen burada gördüğü ilk kar ile farklı bir heyecana kapılmıştı. Memleketinde, hazan mevsiminin göz açıp kapayana kadar bitmesi, yerini kış mevsimine bırakması ile başlardı kar yağışı. Yaklaşık beş ay sonra veda ederdi gözler saf ve katışıksız beyaza. Bu uzun zaman boyunca her yer bir adam boyu kar olurdu. Her evin gücü yeten bireyleri daha önceden kendilerine bildirilen görevlermiş gibi çalışmaya başlarlardı bu süreçte. Kimisi ev ile ana yol arasındaki gidiş geliş güzergahını kardan temizler, kimisi ahır ve ayakyolu arasındaki çamurlu yolu kürer, kimisi evin damının çökmemesi için kardan arındırmaya çalışır, kimisi ise yakmak için tezek, çalı çırpı ve odun toplarlardı. Bu hummalı koşuşturmayı dışarıdan izlemek mümkün olsa, çalışkan bir karınca kolonisi ile karşı karşıya olunduğu düşünülebilirdi. Bazı yıllar kar o kadar çok yağard