Bu kitapla sadece bambaşka bir dünyaya yolculuk etmeceksiniz. Bambaşka iki dünyaya yolculuk edeceksiniz.
İki farklı dünya, üç farklı ırk. Vampirler, insanlar ve koruyucu denilen, aslında isimlerinin tam tersi olan şeytani, kurnaz varlıklar...
Kaçak vampirimiz, aslında kimsenin varlığından dahi haberi olmadığı, diğer dünyaya, insanların dünyasına gidiyor bulduğu esrarengiz defter sayesinde. O defter sayesinde, yalnızca diğer ırklar ve diğer dünya hakkında bilgi edinmiyor. Kendi hakkındaki bilinmezlikleri de keşfediyor. Aslında, ne kadar özel olduğunu anlıyor.
Daha önce hiçbir yerde görmediğiniz, bilmediğiniz diyarlara yolculuk etmeye, keşfetmeye var mısınız Açelya ile? Bakalım Açelya neler neler yaşayacak...
Belki imkansızlıklarla dolu bir aşk hikayesi, belki beladan çıkmayan başı, belki de sadece boşluk. Karanlık bir boşluk.
Eh hala kitaba başlamadınız mı? Neyi bekliyorsunuz okuyun da görün!
Ufak bir not: Korku, gerilim içerikli bir kitap değildir, daha çok fantastik bir kurguya sahiptir.
İkinci ufak not: İlk bölümlerde pek aşk olmayabilir. Daha başlardan, ön yargılı davranıp kitabı silmeyin. Sadece birazcık sabredip ileride olacakları bekleyin.
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı.
Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı.
Koşuyordum.
Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu.
Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi.
Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı.
Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi.
"Yardım edin! Biri bana yardım etsin."
Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım.
"Yardım edin! Biri bize yardım etsin!"
Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum.
Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi.
Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu.
Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti.
"S-sen..."
Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı.
"Yardım istiyordun, değil mi?"
Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu.
Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti.
Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.