Burası bir ormanın yanmak için nefes aldığı yer.
###
"Üç dediğim de fırlatıyoruz, herkes tamam mı?" Maral ve Elisa'da benimle beraber aynı anda kepin ucundan tuttular.
"Bir!"
"İki!"
"Üç!"
Ucundan tuttuğum kepi fırlatacakken, kepi düşmesin diye kafama tel toka ile sabitlediğim aklıma geldi ama her şey için sanırım artık çok geçti. Tutup çıkartmaya çalıştığım kepim ile birlikte tel tokada yükselince bir saat boyunca kızların yoğun ısrarı üzerine yaptığım saçım bozuldu. Kepim ve bozulmuş saçım ile kalakaldım. Elisa saçımdaki tel tokayı düzgünce tutup çekti. Onlara baktığımda ise onlarında kepleri hala ellerindeydi.
"Her zaman ki farklılığımızı gösterelim mi tekrar?"Diye bir soru yöneltti Maral. Kafamı olumlu anlamda salladım. Tekrar üçten geriye doğru saydık ve aynı anda keplerimizi fırlattık.
En güzel gülümsemelerimizi sunduğumuz en değerli anlardan biriydi. Mutlu, musmutlu anlar listesine karalayacağım,unutulmaz an.
Orada bulunan binlerce insanın aynı anda tek bir yere bakıyor olması... Buüç salaktan başka sebebi olamazdı. Biz ne zaman birbirimizden başkasına uymuştuk ki?
###
"Elisa, gecenin üçü, dağdayız, ve kızız. Kapıyı açmayı düşünmüyorsun herhalde değil mi?" dedi her zaman ki korumacı tavırıyla Maral.
"Maral, meraktan çatlarım ben ama. Hem, Defne nerde?"
Aşağı kattan gelen konuşmaları yarım yamalak duyabilmiştim. Çalan kapıyı açmak için merdivenlerden koşa koşa indim. Kapının tokmağına elimi uzattığımda Maral'ın arkamdan bağırışlarını ilk başta anımsayamsam da kapıyı açtıktan sonra gece yarısını çoktan geçtiğimizi farkettim. Ama kapıyı aralayıp, karşıma duran yangın rengi gözlere odaklandım. Ve kızların bağırışlarını duyamayacak kadar yandım.
###
Alaz Altun... Parça parça yakan adam.
Defne Gürsoy... Parça parça yanmayı göze alan kız.
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.