Alışılmamış,anlaşılmamış ve daha önce hiç görülmemiş bir merakla baktı gizemin çehresine...
Boş bedenindeki dolu yüküyle,anlayamamış olduğu tüm cahilliğiyle...
"Beni anlaman için,daha kaçının cellat'ı olmam gerek?"
Gizem'in yüzüne isterik bir gülümseme yerleşti. Suratını nokta nokta inceleyen suret'e döndü bakışları. İlk defa kalbinden geçenleri söylemek istedi...
"Güneş bedenine vurduğunda,yüzünün kusursuzluğu,içinin boşluğunu kamufle eder..."
Anlamamış iki çift merceği üzerinde hissediyordu gizem,ama aldırış etmeden,anlayıp anlamayacağını umursamadan devam etti. Gözlerini gözlerinden bir an olsun ayırmadan,ifadesizce...
"Ama ben,karanlığında,karanlığımda görürüm seni..."
Bana emir verme Komutan!.
Ben senin askerin değilim. dedim bağırarak.
dahada sinirlenmişti yumruğunu dahada sıktı sözlerime karşı.
Tim bizi izliyordu dikkatlice, gözlerini gözlerime kilitlemişti , kırpamadım gözlerimi. kaskatı kesilmişti, gözleri alev saçıyordu, dişlerini sıktıkça yüz hatları dahada belirginleşiyordu.
derin bir nefes aldı yumruğunu serbest bırakarak yanıma yaklaştı,
kafamı yukarı kaldırdım , tekrar birleştirdi yeşil gözleriyle gözlerimi.
-Emirlerime uymak zorundasın Asker.
dedi kalın ses tonuyla,sesinde asla tereddüt yoktu...
ve uzaklaştı bedenimden konuşamadım öylece baka kaldım ,beni etkisi altına almıştı gözleri...