"Kırıyoruz birbirimizi. Her seferinde bile bile canımızı acıtıyoruz. Sonra tekrardan koşuyoruz birbirimize. Ama her gün daha bir yaralı oluyoruz gün geçtikçe. Yaralarımız çoğaldıkça yavaşlıyoruz istemeden. Yaralarımız tüm bedenimizi sarıp, can vermeden bitirelim birşeyleri. Kopartalım aramızdaki bazı bağları. İyileşelim birazcık."dediğimde kaşlarını havaya kaldırdı.
"Sence bunu yapmak kolay mı senin için veya benim için. Bizim için. Eğer senin içinde benimle ilgili birşeyler bittiyse senin için kolay olabilir belki ama benim için dünyanın en zor şeyi be. Alkolik gibiyim, nasıl alkolikler içkisiz yaşayamıyorsa bende sensiz olamıyorum veya hap bağımlısı gibiyim, her dakika her saniye damarlarımdaki kanda hissetmek istiyorum seni. Sana sarılmadan, o kokunu içime çekmeden bir gün dahi uyuya kalmak istemiyorum.
Her insanın yaşamak için sebepleri varsa benim yaşama sebebimde sensin. Her insanın bu hayattan istedikleri varsa benim tek istediğim de sensin."dediğinde gözlerimden yaşlar düştü. Bakışlarımı cesurca suratına yönelttiğimde gözünden bir iki damlanın düşmesiyle yüzünü saklayışıyla karşılaştım.
"Sikeyim! Ulan, sen lazımsın bana. Rakının yanında balık değil senin güzel gülüşün lazım bana. Müzik falan da istemiyorum ben. Senin sesinin tınısı yeter bana. Sadece konuş sen, ben ise dinleyeyim o sesinin güzel melodisini.
Ben bu kadar sana bağlıyken, herşeyi de ama aramızdaki bağları koparalım deme bana."
17 yaşındaki Defne Elanın hayatının basit bir DNA testi ile mahf olması yetmemiş gibi birde yıllar önce onu terk eden eski sevgilisi dönerse ne mi olur? İşte devamı...