Gece vardiyasına kalmıştı,
Canı yine darlanmıştı,
Kırmızı kurdelalı ayakkabı
Hayallerini kaplamıştı.
Paydos zili çalmadan önce hayalini kurmuştu geçmiş günlerin...
Babası vardı annesi vardı
Kardeşi vardı
En çokta yüreği ona yanmıştı
Ona küçük hediyeler alacaktı
Sevdiği kırmızı kurdelalı ayakkabı olacaktı
Düşündü
Durdu
Düşündü
Kırmızı ayakkabıyı düşündü cebindeki harçlığı...
Alacaktı...
Geriye kalan parasıyla dert yoldaşına, can yoldaşına, babaannesine bir şeyler alacaktı
Paydos zili çaldı
Düşüncesi torna tezgahında kaldı
Düşüncesini de alıp çıkışa doğru yol aldı
Gece vardiyasını tamamlamış o huzurla iki gün önce aldığı harçlıkla kırmızı kurdelalı ayakkabıcıya koştu
Aldı yüreği kuş gibi coştu
Hastaneye doğru koşmuştu
Yüreği bir kimsesiz küçük kız için bir derya olmuştu
Onu geçen Salı iş çıkışı yerde kıvranırken görmüştü
Araba çarpıp kaçmıştı
İlk defa çekinmeden birine sövmüştü
Çünkü maziyi ezip geçmiş kaçıp gitmişti
Büyük yüreği ile hastaneye
taşımıştı
Kız baygındı
Hiç konuşamadı
Başında beklemişti
Günlerce bekledi
Sadece bekledi
Kardeşine benzetti
Umudu hasretine ekti
Ayakkabıyı almıştı
Sevinçle yanına varmıştı
Bilemezdi ki...
Dünyası ikinci acıya gebe kalmıştı
Kanayan yarası kabuğunu atmıştı
Hasreti kaderi olmuştu
Kırmızı kurdelalı ayakkabı nasipsiz kalmıştı...
Elinde ayakkabısı uzaklaşırken hastaneden
Son bir bakıştı
Hastane morguna bakmıştı
Gözlerinde yaş kalbinde binbir telaşla
"Yüreğime ektim sizi yüreğime...
Kırmızı kurdela ayakkabılı meleklerim..."
Yine akşam vardiyasına kalmış düşüncelere dalmıştı
Yüreği hepten kararmıştı...