Hayat acımasız değildi. İnsanlar acımasızdı.
Senin ne istediğinin, ne hissettiğinin birileri için bir şey ifade etmediğini erken anlaman, daha güçlü ama aynı zamanda daha umutsuz başlatıyordu hayata.
Canın yanıyordu ama ağzını açıp hesap soracağın birileri bile yoktu.
Vazgeçtiğinde her şeyden, bırakmak istediğinde çabalamayı, tutunacak bir dal buluyordun. Bu kez de, o dalın kopma korkusu sarıyordu ruhunu.
Karanlık bir geçmiş, tüm kiri üzerinde barındıran bir aile ve nefret dolu bir adam.
Sırlar çözüldüğünde yeniden başlayacak olan bir hayat...
Hedef; geçmişte çalınan aydınlığa ulaşmaktı.
Bulunacak olan şeyse; karanlığın, içine en çok çeken tonu olacaktı.
Ben seni seviyorum...kardeşimden farksız o hem 5 yaş küçük...ufaklıkla ne işim olur...
Dizlerimin üzerinde eğilip kapıya biraz daha yaklaştım..
-Bin gönlüm olsa birini vermem.. Benim gözüm sadece seni görür... Hem görmedin mi erkek çocuğundan farksız.. Kıskanacağın son kişi bile değil...
Titreyen dizlerimle ayağa kalktım... Perdeyi araladım.. Balkona çıktım.. Semih gelen sesle başını bana çevirdiğinde.elinde telefon öylece kaldı... Gözlerine baktığımda anlamıştı onu duyduğumu.. Balkonda duran kitabımı aldım ve tekrar içeri girdim... Kapıyı kapatıp perdeyi çekmeden son kez yüzüne baktım..
Ve o perdeyi kapattıktan sonra yıllarca onun olduğu tek bir gün açmadım...