"Her zamanki rüyamdı oysa. Tepede, yeşil bir bahçenin içinde, tek katlı bir eve doğru yürüyordum. Muhtemelen, Dünya'nın en şirin eviydi. Bahçede ufak, pembe bir bisiklet vardı. Bir de turuncu, Pekinez cinsi, ufak, tatlı mı tatlı bir köpek. Eğilip eğilmez üzerime atlayıp yüzümü yalamaya başlayan, sevinçli, neşe dolu bir şey. Onu sevdikten sonra eve doğru girdim, içeride küçük bir kız çocuğu beni bekliyordu. Ay yüzlü, melek gibi bir kız çocuğu. Öpüp kokladım, sarıldım ama bir türlü doyamadım. Daha onunla ilgileniyordum ki... O girdi odadan içeri. O işte. Dünya'nın en güzel kadını. Çiçekli, klasik bir elbise vardı üzerinde. Bir insan, bir elbisenin içinde o kadar mı güzel görünebilirdi Allah'ım... Gülümsedi ve bana doğru yaklaştı." Ömrü hayal kırıklıklarıyla dolu bir gencin asla gerçekleşmeyen rüyasıydı bu ufak ev. Dünya'nın en masum rüyasına duyduğum derin saygının bir nişanesi olarak, böyle bir isim koymak istedim, hayal kırıklıklarıyla dolu bu kitapçığa. Rüyası gerçekleşmeyen masum insanlara ithaf olunur.