AŞKZEDE (ÖZGE DOĞAR) 1.BÖLÜM Güneş, sempatik ve huzurlu gülümsemesini artık aya bırakmıştı. Ay, sanki güneşin ona emanet olarak verdiği bu görevi layıkıyla yerine getirmek ister gibi tüm gökyüzünü aydınlatıyordu. Oysa ne benim için ne de çoğu insan için koşuşturma bitmemişti. Hayatın bize verdiği görevi biz de ay gibi, en iyi şekilde tamamlamaya çalışıyorduk. Biz insanların, ayaklarımız altında yürüyen karıncalardan ne farkı vardı? Bu dünyadaki her canlı mücadele içerisindeydi. Canlı olmanın bir şartıydı sanki bu savaş. İş yerinden çıkmış kendimi karşı yakaya atmaya çalışıyordum. Vapuru kaçırmam benim, yirmi dakika gecikmeme neden oluyordu çünkü. Daha hızlı yürümeliydim, hatta o kadar hızlı yürümeliydim ki gören koşuyor zannetmeliydi. Yok yok olmayacaktı bu böyle, koşmalıydım. Başka çarem kalmamıştı, vapurun kalkmasına on dakika vardı. Koştum olabildiğince hızlı. Topuklu ayakkabı giyme alışkanlığımın olmaması, işte böyle durumlarda işe yarıyordu. Koştum koştum koştum ve zafer benim olmuştu. Akbilimi bastım, beklenen mutlu son: Vapura nefes nefese, neredeyse kalbim duracakmış gibi çarparken yetiştim. Şimdi ikinci mücadele; bir yer bulmalıydım kendime. İleride sol koltukta yer vardı. Evet, üstelik pencere kenarı. Az bulunur bir durum ama artık benimdi bu yer. İnanılmayacak kadar şanslı hissettim bir an kendimi. Üstelik işten çıkmış yorgun ve ağırlaşmış bedenimi bir anda koşmaya zorlamışken bir yer bulmak, benim mutluluktan çığlık atma nedenim bile olabilirdi; ama sustum. Toplumsal kurallar vardı tabiî ki. Gözlerimi kapasam, dinlensem biraz. Sırt çantamın üzerine başımı koysam hem saçım da dağılmaz. Ama olmazdı, ayıptı çünkü. Kitap okumak ayıp değildi; ama her an
1 part