Buz torbasını başıma tutarken, yanımdaki sarıya kaşlarımı çatarak baktım. Kaykayı ile gelmiş ve bana çarpmıştı. Tamam, buz torbası vererek iyilik yapmış olabilirdi. Ama kafamın şişmesine sebep olmuştu. Şimdi ölen hücreler de çoğalamıyor! Kafamdaki hücreleri yarısı gitti, bunu affedemem. "Derdin ne senin?" diye sordum sanki bilerek yapmış gibi. "Sanki bilerek yaptık!" diye sitem etti düşüncelerimi okuyormuş gibi. Peki, burada haklıydı ama konu kafamdı benim, kafam ve hücrelerim! "Hücrelerimi öldürdün!" diye bağırdım. Kızgındım, hem canım yanıyordu hem de hücrelerim ölmüştü. "Hücrelerini mi?" diye sordu tek kaşını kaldırıp bakarken. Yavaşça kafamı salladım. Ben salladıktan sonra o'da kabullenemiyormuş gibi kafasını iki yana salladı. "Sana çarpanın Allah belasını versin." diye söylenirken, "Vermiş vereceği kadar zaten!" diye bağırdım laf sokmak istercesine. Ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum, fakat başarılı olduğumu düşünüyordum. "Bak... Özür dilerim, benim hatam. Tamam mı? Şimdi konuyu kapatabilir miyiz?" diye sordu konunun bir an önce kapanması için. Kaşlarımı çattım ve kafamı olumsuz şekilde salladım. Allah'tan sabır dilermişçesine kafasını yukarıya kaldırdı ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Sonra, yavaşça bana doğru döndü ve "Peki, özrümü kabul etmen için ne yapmalıyım?" diye sordu. Biraz düşündükten sonra aklıma gelen fikirle sırıttım ve yüzümü ona doğru çevirdim. "Kaykay sürmeyi öğretebilirsin mesela!"All Rights Reserved
1 part