Bir uçurum kenarında rüzgara fısıldıyordu kalbim. Kendini tüketene kadar. O kadar.. O kadar boş hissediyorum ki kendimi. Sanki içimde birşeyler beni yiyip bitiriyor. Katlanamıyorum artık!! Ağır geliyor bu kalp bana. İşkenceler ediyor , "Artık zamanı geldi... İflas edeceğim" diyor! "Bırak kendini bana ve sonsuz boşluğa da bitsin bu çile!" diye yalvarıyor vücuduma. O son raddeye varmıştım, geriye ne kaldı ki yaşamaya sebep , kararım kesin geri dönmek için çok geç. O artık uçtu gitti bu dünyadan. Çok sevdiğim anneme kavuşma umuduyla kendimi bırakma kararı aldım. Birkaç adım attım... Ve bir adım daha , sonunda kavuşacağım derken birşey sardı beni, güçlü birşey. Tanıdık bir parfüm kokusu doldu ciğerlerime. Sonra iki damla yaş aktı gözlerimden. Beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı bana. "Şşş...!! Ağlama artık meleğim, bak ben yanındayım. Eğer hala ağlamak istiyorsan bana sığın. Ben limanın olurum senin! Sen ağladıkça toplar gözyaşlarını bir deniz misali saklarım derinlerime."o an bir hıçkırık koptu benden ve boşta kalan kollarımı boynuna sardım. Eray'ın sesiydi bu. Yavaşça yere çöktüm, tabi o da benimle çöktü kızıl uçurum toprağına. "Teşekkür - hıçkırdım tekrar - ederim" diyebildim sadece ağlamaktan kısılmış sesimle. Gözlerimi kapattım ağlamaya devam ederken.O an anladım ki ben körmüşüm, bencillik edip geridekileri düşünmeden ölümün kucağına atlamak üzereydim! Sonra güvendiğim kollarda karanlığa kapadım gözlerimi... Sonu olmayan bir karanlık ...All Rights Reserved