Altı kuzen varmış bir de arkadaş kuzenlerin adları Ahmet, Tunahan, Kadir, Utku, Niyazi, Berat ve arakadaşın adı Emir, sokakta otururken Utku Ahmeti yanına çağırdı ve dedi ki git bakkala ve bana cips al Ahmet istemese de yinede gitti Ahmet koşa koşa gidip geldi ama cips yoktu Utku hiç mi yoktu dedi Ahmet dedi ki hiç yoktu Utku ben bi bakayim dedi10 dakika geçti ama halâ gelmedi ve herkez korkmaya başladı Kadir bu kadar kişiyiz niye korkuyoruz ki dedi ve herkez birbirine güvenerek yola koyuldu bakkalın içine bi baktılar kimse yoktu ve Ahmet korktuğu için dışarda beklemeye başladı birden kapı kilitlendi ve Ahmet dışarda olduğu için şanslıydılar Ahmet camı kırıp dışarı çıktılar ve bi kişi de yanlarında yoktu ve Ahmet yanınız da Berat yok ne oldu dedi Berat'a Emir dedi ki mantıken herkez kaybolduğu gibi oda kayboldu dedi Niyazi biz ne yapıcaz herkez kayboldu çok üzülüyorum hemen bulup gelelim dedi. Emir, Niyaziye hemen bulup gelelim ne alaka dedi Ahmet kurtulacağız dedi!
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.