"Yanaklarını tokatlayacak rüzgara hazır ol!" diyerek salıncağın arkasına koştum. Vücudumun tüm ağırlığını kollarıma verdim ve kollarımı da salıncağa dayadım. İttim. "Daha hızlı salla, Huzur!" Salıncak zaten hız kazandığından sallamak kolaylaşmıştı. Kollarımda varolduğunu bilmediğim o güçle itmeye devam ettim. Bulut da haykırmaya. "Kahveden daha etkili bu yöntem!" "Buradan tükürsem kaç metre gider?" "Buradan uçsam kaç metre uçarım?" "Buradan kussam kaç metre gider? Midem..." Asla durmamı istemedi ama. "Böyle daha ne kadar sallanırsam soğuk yüzümü dondurur?" Her sorusuna mantıklı bir cevap vermeye çalışmayı uzun zaman önce bırakmıştım. Daha sonra sorularına cevap vermeyi tamamen bıraktım. Gülüp, "yav he he" diyip geçmeye başladım. "Şu an salıncakta ayağa kalkabilir miyim acaba?" Bir an deneyecek diye korktum, fakat aklına gelen yeni bir düşünce sonuncudan uzaklaştırdı onu. "En yüksekteyken bağırsam Aslı beni duyar mı?" Salıncak bana doğru geldi tekrar ama aynı şekilde itecek gücü kendimde bulamadım. "Aslı! Seni seviyorum!" Aslı, Bulut seni seviyor. ************************************************* Huzur'dan, on yedi yıldır görüşmediği ablasının, Aslı'nın, ölümü üzerine yaşadığı şehri, arkadaşlarını, hatta ebeveynini bile değiştirmesi ve bir nevi Aslı'nın yerine geçmesi istenir. Sarkastik kızımızın, yüzünde salak bir gülümsemeyle, kollarını açarak, bu yeni hayatı kabul etmesi beklenemez tabii ki. Fakat ne kadar dışında kalmaya çabalasa da, kendini o hayatın tam merkezinde ve bile isteye yaşarken bulur...