İnci Sözeri'nin Konak'taki son gecesine doğru ilerleyen bu hikaye aslında, kahramanımıza hiçlik dalında ödül kazandıran "Benim Muhteşem Sefil Hayatım" adlı eseri olan tüm yaşamını, 60'lı yılların usta yazarlarını anımsatmadan hatta fazlasıyla basit ve klişe bir şekilde özetliyor. Çünkü herkesin çevresinde görmeye alıştığı, pek de muhteşem ve muhterem olmayan şahıslarla bezenmiş bir hayata sahip İnci Sözeri. Sıradan yaşantısına giren ve onu maceradan maceraya sürükleyen kötü çocuklar veya kurt adamlar yok. Ona, içine atıldığı karmaşada yardım edecek zengin bir adam, lüks arabalar, yatlar, katlar, Elm Sokağı'nda Kabuslar bekliyorsanız canınız çok sıkılacak demektir. İnci sadece, olmak istediği o avukat kimliğini arıyor. Konak'a geri dönerken de tek düşündüğü, kariyerine basamak olacak şeyleri bir araya getirmek. Peki ya, bu zincirleme karmaşa tamlamasının içinde, çok uzaklardan gelen gri gözlü prense duyduğu hayranlık, rotasını tamamen değiştirecek kadar güçlü mü?