"Sessizlik hüküm sürüyordu ama ardından bir tiz çıglık kopuyordu yüregimin en derinlerinden çocuklugumu bastıramadıgım o ince tiz çıglık kopup geliyordu içimden dur diyordum ama durmuyordu çıkmak için can atıyordu parçalıyordu bütün organlarımı yırtıyordu bogazıma kadar dayanmıştı bastırmasam çıkacaktı , çıktıgı an yakacaktı sanki bütün bogazımı bir acı bırakacaktı benim alıştığım acıların kat be katıydı bu acı bu seferde parçalamak için geliyordu içimdeki çıglıga fırtınaya artık dur diyemiyordum büyüyordu gitgide büyüyordu durmuyordu çok az kalmıştı çok az.. Gözümü ateş yüreklerime çıglık dolmuştu kalbim gögüs kafesimden fırlayacak ikimizide fırlatacak bir güce sahipti sanki volkan olmuş bedenim bir damla su arıyordu ama bulamıyordu şuan o bir damla su bile yetmeye bilirdi dur durak olmayan bedenime.. Kabarmış denizlerle , durdurulamayan volkanların savaşı gibiydi gülüşünün yuvası , kıyısı , o yanaklarındaki çukurlukları ama biliyorduk o ateşti ben barut ve ateşle barut hiç bir zaman yan yana duramazdı kanun gibiydi artık alnımıza yazılan kara bir kanun başlarsan dönüşü olmayan kabus gibi uçurumlara adım attıran bir kanun..."