Her mevsim bir şey hatırlatır. Mevsimler kiminin hayatı olur, kiminin adı, kiminin ise sonu. Peki "Son" ile "Başlangıç" aslında aynı mıdır? Yoksa bir kanca ile bağlı mıdır zaman içinde birbirine. Yarın var mıdır? Ya da geçmiş hükmeder mi geleceğe bilimnez ancak, şu an yaşanır hayallerden kopup gelen gerçekliklerin diyarında.
Çocuk severdi kızın saçlarını. Sadece sol yanını. Derdi ki hep, "Sol yanın benim kutsalımdır. Saçın da, ruhun da. En kutsalı ise kalbin." Kız gülümserdi, çocuk izlerdi. Korkardı kaybetmekten ama söyleyemezdi.
Çocuk gitti. Kazıttı kız saçının sol yanını. Parçaladı ruhunu. Kutsal hiçbir zerre kalmasın istedi bedeninde.
Haziran'da gittiğinde çocuk, Şubat'a döndü kız. Nerden bilecekti ki, sokakta delicesine koşarken bir Şubat gecesi göreceğinini çocuğu karşısında?
En soğuk ayın Şubat olduğunu sanardı kız. Ta ki, çocuğunun gözündeki karanlığa hapsolana kadar.
"Bir daha yüksek sesle konuşma yok tamam mı?" Sesinde yumuşak bir tını vardı. Normalde ona göre olmayan bir sesti. Yutkunmamak için zor tutum kendimi.
"Niye ki?" Demeden edemedim. Merak ediyordum benim ondaki yerim neresiydi?
"Sesinin kısılmas ını istemiyorum Akça."
"Niye?" Dedim tekrardan. Sinirlenmesini bekledim ama sakince soruma cevap verdi.
"Senin sesini duymam gerekiyor."
"Niye?" Sabır diler gibi başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Sesin bana huzur veriyor."