Saat 04.14 yağmur hızlandı ve sen yine yoksun her gün ki gibi. Müziği başa sarıyorum. Zorluyorum kendimi olmuyor, bir türlü ağlayamıyorum. Kendimi ağlamamaya alıştırdığım bencil yapım yine yapıyor yapacağını. Dibe kadar doluyum ama gözyaşları içeriye akıyor hep yaptığım gibi. Kimseye inanmak gelmiyor içimden. Sanki gün geçtikce daha da güçsüz biri oluyorum. Kimse de anlamıyor gibi. Koca bir romanı yırtmak, bir dağa çıkıp haykırmak istiyorum. Uyku bazı gecelerde ki gibi yine tutmuyor. Saat 04.20 birden sıcak bir şey hissettim . Galiba gülümsedin. Rüyada mısın? Yoksa uyandın da aklına komik bir şey mi geldi? Su içmeye mi kalktın? Ya da lavobaya? Rahatsızlandın mı? Dikkat et kendine. Üşüyormusun? Gel sarılayım. Çok kötüyüm adam. Nefes almak gelmiyor içimden. Her seferinde unutmak istiyorum ama olmuyor. Yapamıyorum Kolhan. Nesin sen adam? Ne farkın var ki ben bu saatte okuyamayacagin bu satırları anlamsız siyah bir deftere yazıyorum. Haykırmak geliyor içimden gör artık beni diye. Saat 04.25 gözlerim ağarmaya başladı ve sen yoksun tabiki. Üzerime bir hırka geçiriyorum. Çünkü gelip ısıtacak gibi değilsin. Derin bir nefes alıyorum. Aldığım oksijenin bile bir zerresinin sana ulaşacağını bildiğim için derin derin çekiyorum cigerlerime. Kettle daki su ısındı . Bir kahve yapıyorum kendime. Uyku tutacak gibi değil çünkü. Ayağımdaki siyah ev ayakkabılarımı halıya sürterek geçiyorum yeniden odama. Yağmur şiddetle vuruyor cama. Biraz daha Zorluyorum. İlk damla sol gözümden düşüyor. Sonra sağdan. Çık git artık adam aklımdan. Olmayacak, bizden bir bok olmayacak. Uzunca bir zamandır çok güzel anlattın bunu. Saat 04.30 hıçkırmaya başladım, kalemin ucu bitti ve yıllardır olmadığın gibi şimdide yoksun be adam.