"Sanırım bu saçmalığa alışıyorum bayım." Karanlık sayılabilecek odada iç çektim. Büyükannemin kırılmaması için başladığım bu deli saçmalığına alışabilirdim. Belki.
"Bugün ne anlatacaksın?"
"Hep yalnız şarkı söylemekten bıktım. Aslında sevgilimle söylemek isterdim." Karşımdaki görmediğim ve tanımadığım rahip neden anlattıklarımla ilgileniyordu bilmiyordum. Genelde insanları dinlemiş gibi yaparlardı. Ama bu adam beni gerçek anlamda dinliyordu.
"Yalnız şarkı söylemeyeceksin." Nereden biliyorsun gibi bir soru sormak gayet mantıklıcaydı ama şu an bulunduğum durum zaten saçma olduğundan soru sormadan buradan gitmeye karar verdim.
"Artık gitmeliyim." Sözlerimi bitirip ayağa kalktım.
"Her Pazar burada olacak mısın?" Doğruluğundan pek emin olamadığım bir şekilde önemli bir iki sırrımı bilen rahibin sorusunu cevapladım.
"Her Pazar."
***
Küçük yaşta babasını kaybetmesinin hemen ardından annesinin onu bırakmasıyla, büyükannesinin yanında yaşamaya başlamıştı Valerie.
Bizim yaşadığı şeylere rağmen sert ve güçlü kalan kızımız.
Güçlü olma konusunda hassastı. Büyükannesinin aşırı isteği üzerine onu kıramayıp kiliseye gittiği günün çıkışında, güçlü olduğuyla ilgili tüm o kafasındaki kalıplaşmış düşünceler sarsılmıştı. Çünkü ilk kez kendinden daha güçlü biriyle karşılaşmıştı.
Kendinden daha güçlü olduğuna kendini zorlukla inandırdığı -çünkü sert değil bebek gibi görünüyordu- bu çocuğun en çok gülümsemesini kıskanıyordu.
Ve ona yürüyen gülümseme diyordu.
Bay yürüyen gülümseme, ya da tam adıyla George Shelley.