Yıldızlar kadar güzel ve parlaktı,
aralarındaki tek fark; "Yıldızların milyonlarca, onun ise milyarlarca olmasıydı."
İnsanlar ile zombiler arasında geçen kaos ortamında görebildiğim tek şey, insanların organları, kan ve mide bulandırıcı o yaratıklar. Ha birde o vardı;
''Zombilerin prensesi, balın kaymağı, pamuğun şekeri.'' O kalabalık ortamda bütün gücümle koşarak yanına gidip, o narin kolundan tutup hayatımın aşkı yapmak için yola koyuldum.
Türkiye'de bir zombi baskını düşündünüz mü? Düşünemezsiniz, trajediden çok komediye yol açar, balkondan deniz manzarası izler gibi sigarasını yakıp zombileri izleyenler. Ha birde Türk işi çözüm bulmuşlar kendilerine, Silindir şeklindeki aynaların içinde zombilerin içinden geçmek gibi, yaratıcıklıkta sınır tanımazlar. Herkese korku salan bu yaratıklar açıkçası bana bir ilham kaynağı bir mucize gibi geliyor ve insanlar mucizelere bayılır!
Peki;
Ben kimim?
Ben neyim?
Tabiki de kahramanları bile olmayan bir filmde basit, sönük bir figüran,
en güzel kitabın bile okunmayan ön sözü,
ağacın yaşken edilmediği dalı,
işte ben buyum!
Büyük dünyanın küçük insanı.
25 yaşında olan genç kadın geleceğine mi bakmalı yoksa geçmişine mi sıkışıp kalmalı...
peki bu genç kızın yaşadıkları bir yalan çıkarsa veya Küçük bir çocuk iken ailesinden kopartıldıysa...l
bir taraftan evlat acısı yaşayan anne, baba Bir taraftan kardeş acısı yaşayan abiler...
daha ikizini tanımayan çocuk...
daha ablasını tanımayan ve onu hep merak eden küçük kardeş...