Ceren içindeki hüznü almasını beklercesine o güzel yüzünü rüzgara vermiş, mavi gözlerini sıkıca kapamıştı.
Son zamanlarda huzur bulduğu tek yer burasıydı. Bebek sarısı gür saçlarının rüzgarda dağılmasına aldırmadan mis gibi havayı içine çekti.
Aklından geçirdiği tek duası yakışıklı kahramanı Seyhan'dı. Belki de buraya bu kadar sık gelme sebebi kahramanının ismine duyduğu sempatiydi. Ceren için 'Seyhan Gölü' huzurun adıydı. Bu güzel göl karanlıkta tıpkı Seyhan'ın koyu renk gözleri gibi siyah ve derin görünüyordu...
Seyhan son birkaç ayda başına gelenlere inanamayarak ofisindeki koltuğunda rahatsızca kıpırdandı. Kendisi dışında gelişen olaylar sonucu artık evli bir adamdı, hem de kendisinden yaşça küçük genç bir kızla; 'Bebek yüzlü, güzel gözlü, tatlı, küçük karısı Ceren...' Aklına gelen bu düşünceyle dudağını büktü. Ne saçmalıyordu, aklı gibi evliliği de karmakarışıktı. Mecburen yapılan bu evliliğin anlaşması bile vardı. Anlaşmaya göre dokuz ay sonra boşanacak olmaları ise ayrı bir konuydu. Sıkıntıyla ofladı, bu işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyordu. İki aileye verdiği sözü tutmaya fazlasıyla kararlıydı çünkü. Nasıl bir belanın içine zorla çekildim diye düşünerek ayağa kalktı ve istemeyerek de olsa evinin yolunu tuttu...
Onları birleştiren neydi, kader miydi? Onların evlenmesiyle iki aile arasındaki sorunlar bitecek miydi? Yoksa iki ailenin, bir araya gelmesi imkansız olan bu iki genci bir araya getirmek için yaptıkları oyun muydu bu? Peki dokuz ay sonra gerçekten de bu evlilik bitecek miydi?
Bütün bu soruların cevabı hikayemde... Güzel bir Cer&Sey aşkı okumaya ne dersiniz? Eeeee hadi o zaman buyurun dizi tadında polisiye içerikli, bol aksiyonlu, romantik komedi hikayemin sayfalarını çevirmeye başlayın...
''O şerefsizle hiç bir yere gitmeyeceksin!'' Dediğinde sessiz kaldım, ateş gibi yanan bakışları bana döndüğünde volta atmayı bırakmış bedenini tamamen bana çevirmişti. ''Duydun mu?''
''Duydum Kerim abiciğim!'' Dedim Hande'nin söylediklerine atıfta bulunarak.
''Ne abisi ulan? Siz beni komple delirteceksiniz!''
Söylediğine karşılık ona doğru bir adım atıp çatık kaşlarımla söze girdim.
''Ne oldu? Hande söylerken hiç itiraz etmiyorsun ama!''
Kafasını yukarıya doğru kaldırıp derin bir nefes bıraktığında adem elması yutkunmasıyla birlikte hareketlendi.
''Ya sabır!''
''Sana binlik tesbih alayım bol bol sabır çek... Bu kafayla seni ancak o keser!''