"Anne ben geldim."
Her zaman ki gibi annem beni elindeki içki şişesiyle karşıladı.
"Hoş geldin, kızım. Sorun ne? Bu akşam erken geldin."
"Çocuklar beni sıktı, bende geldim."
"Yani artık sıkılınca mı annenin yanına geliyorsun?" Gülümsedim. Yanağından öptüm.
"Olur mu ya? Sen benim her şeyimsin, anne. "Biliyorsun, bu hayatta başka kimsemiz yok."
"Var bebeğim. Biliyorsun, baban var."
"Evet." Acı şekilde gülümsedim. "Babam var. Beni istemeyen, başka kadınla evli ve iki üvey kardeşim olan ailemde var. Söylemeye unutmuşum."
"Lütfen, inat etme, Melany. Babanla olabilirsin."
"Sıkıldım bu konudan, anne. Sanki bizi isteyen bir babam varmış gibi konuşmayı kes, tamam mı? Tamam, doğuma kadar beni bir şekilde saklamış olabilirsin ama ben doğduktan sonra söylemişsin. Bu arada ne var biliyor musun? Keşke söylemeseydin. En azından varlığımı bilmediği için ona kızmazdım ama sen beni ona söylemişsin. Peki o ne yapmış? Hiçbir şey. Umrumda değil. O adam umarım ailesiyle mutludur. Söyleyeceğim tek şey bu, Anne. Odamdayım.
Kendimi tanıtma gibi bir saçmalıkta bulunmayacağım size. Yaşım, kilom, boyum, umrumda değil. Kehanete göre ben bir prensesim. Haberi olmayan bir prenses. Babasını hiç görmemiş bir prenses. Ertesi gün annesini kaybedecek bir prenses. Acıyı, Sevinci, Mutluluğu, Şehveti, Aşkı. Hepsini görecek bir prenses. Herkesin korktuğu Dephne kehanetindeki prenses...
Ben kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da olsa şımartıldım diyebilirim. Ancak yinede ben bu gücümü insanlara karşı kötü kullanmadım. Her zaman mütevazi bir kişi olmaya çabaladım.
Hayatım normal seyrinde devam ederken aklımda kocaman bir ejderha tarafından kaçırılıp onun tutsağı olmak elbette yoktu.
*Kapak tasarım = Dow Design▪︎ @preallens*