Celal - Aysar
  • Membaca 10,753
  • Suara 1,015
  • Bagian 7
  • Membaca 10,753
  • Suara 1,015
  • Bagian 7
Sedang dalam proses, Awal publikasi Agt 13, 2016
Adımını atmadan önce bir anlığına duraksadı Celal, iki kirpiği birbirine vurgun olup kapandı; " İnşallah " dedi.

Elini usulca beline attı, kemerinin arasındaki kamayı yokladı; " Bismillah " dedi.

Göz göze geldiği her bir yiğidin selamını alırken, tespih tuttuğu elini yüreğinin üzerine hafifçe vurdu; " Eyvallah " dedi.

Her bir adımı atarken kendine güveni dile geldi; " Evelallah " dedi.

Nefesi zora düştü, cihan bir damla sudan ibaret kaldı; " Ya Allah " dedi.

Canını bir sıkan oldu, sağ elini sertçe havaya kaldırıp; " Fesuphanallah " dedi.

Kaşı kara, gözü kara bir güzel gördü adabını bozmadı; " Maşallah " dedi.

Bir işin içinden çıkamadı, üstüne üstüne basa basa geldi her şey; " Hay Allah " dedi.

UYARI: Bu hikaye Celal kitabının devamı niteliğindedir. Karakterleri ve birbirleri ile olan bağlantıları anlayabilmek için lütfen diğer kitabı (siyah kapaklı ) okuyunuz.
Seluruh Hak Cipta Dilindungi Undang-Undang
Daftar untuk menambahkan Celal - Aysar ke perpustakaan Anda dan menerima pembaruan
atau
#22yaşanmiş
Panduan Muatan
anda mungkin juga menyukai
SİYAHİR  oleh ben1deniz
13 Bagian Sedang dalam proses
Havanın sıcaklığı, çölün ortasında bir yangına dönüşmüştü. Kumlar, güneşin altında daha da sertleşiyor, her adımda bacaklarınıza yükleniyordu. Sırtındaki çanta, sanki her saniye biraz daha ağırlaşıyor, ama o hiç durmaz, yürümeye devam ediyordu. Adımlarını atarken, gözleri sadece ileriyi görüyordu. Burası, askerlerin kaybettikleri her şeyin, her umudun olduğu yerdi. Zorluğun başladığı, ancak vücutlarının ona alışmasıyla bir şekilde unutmaya çalıştığı yerdi. Burası, zihninin sınırlarını zorladığı, karanlık düşüncelerle baş başa kaldığı yerdir. Saatler geçtikçe, ayaklarındaki acı, aslında daha fazlasını hissettirmeye başlar. Bir müddet sonra, fiziksel sınırların ötesine geçer ve zihin buna ayak uydurur. İlk başta kaslarınız bağırırken, sonradan sadece bir donukluk kalır. Vücudun ne kadar yorulursa yorulsun, komutanın emri, görevdeki sorumluluğun baskısı, bir adım daha atmanı sağlar. Çünkü geri dönemezsin. Bir çığlık duymamak, bir yudum su içmeden yol almak... Bu, tüm askerin yaşadığı mücadeleydi. Kendini bir çukurun dibinde hissettiğin zaman, etrafındaki dünyayı duyamazsın. O kadar yalnızsındır ki, neredeyse hayatınızdaki her şeyin geçici olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ama her gün bu hatırlatma bir şekilde unutulur. Çünkü seni bekleyen görev vardır. Ve o görev bitmeden, ne kadar acı çeksen de devam etmek zorundasındır. Gözlerinde uyku eksikliği, vücudunda kanla karışmış terin izleri, aslında seni oraya getiren o içsel güçle savaşıyor gibidir. Bazen derin bir nefes alırsın, ve sonra bir adım daha atarsın. Ama bu bir seçim değildir. Sadece, bir asker olmanın tanımıdır.
anda mungkin juga menyukai
Slide 1 of 10
SİYAHİR  cover
Alçin Sönmez  cover
KANDANKALE cover
Yüzbaşı "Kan"🩸 cover
KURŞUNİ(mafya)  cover
Mesaj | Texting +18 cover
Femboy sevgilim cover
DİLSİZ KURT cover
GÖZYAŞINDAN KÜLLERE cover
BİNBAŞI'M cover

SİYAHİR

13 Bagian Sedang dalam proses

Havanın sıcaklığı, çölün ortasında bir yangına dönüşmüştü. Kumlar, güneşin altında daha da sertleşiyor, her adımda bacaklarınıza yükleniyordu. Sırtındaki çanta, sanki her saniye biraz daha ağırlaşıyor, ama o hiç durmaz, yürümeye devam ediyordu. Adımlarını atarken, gözleri sadece ileriyi görüyordu. Burası, askerlerin kaybettikleri her şeyin, her umudun olduğu yerdi. Zorluğun başladığı, ancak vücutlarının ona alışmasıyla bir şekilde unutmaya çalıştığı yerdi. Burası, zihninin sınırlarını zorladığı, karanlık düşüncelerle baş başa kaldığı yerdir. Saatler geçtikçe, ayaklarındaki acı, aslında daha fazlasını hissettirmeye başlar. Bir müddet sonra, fiziksel sınırların ötesine geçer ve zihin buna ayak uydurur. İlk başta kaslarınız bağırırken, sonradan sadece bir donukluk kalır. Vücudun ne kadar yorulursa yorulsun, komutanın emri, görevdeki sorumluluğun baskısı, bir adım daha atmanı sağlar. Çünkü geri dönemezsin. Bir çığlık duymamak, bir yudum su içmeden yol almak... Bu, tüm askerin yaşadığı mücadeleydi. Kendini bir çukurun dibinde hissettiğin zaman, etrafındaki dünyayı duyamazsın. O kadar yalnızsındır ki, neredeyse hayatınızdaki her şeyin geçici olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ama her gün bu hatırlatma bir şekilde unutulur. Çünkü seni bekleyen görev vardır. Ve o görev bitmeden, ne kadar acı çeksen de devam etmek zorundasındır. Gözlerinde uyku eksikliği, vücudunda kanla karışmış terin izleri, aslında seni oraya getiren o içsel güçle savaşıyor gibidir. Bazen derin bir nefes alırsın, ve sonra bir adım daha atarsın. Ama bu bir seçim değildir. Sadece, bir asker olmanın tanımıdır.