Dönüp duran dünyanın bir şehri olan İstanbulda, eski bir taş sokakta, eski bir evin o karanlık odasından hayale açılan küçücük bir balkonda, Hoş geldin diyor Aşk Duru'ya.
...
Duru gene o küçük balkonunda yıldızları seyrediyor, yaşadıklarını düşünüyordu. Bir kaç saat herşeyi değiştirmişti. Bir anda bambaşka bir hayatın içinde bulmuştu kendini. Derin bir iç çekti. Yıldızlar çok güzeldi. Öylece durup yıldızları seyretmeye başladı. Yan taraftan gelen bir öksürük sesiyle irkildi. Genç adam yan balkondan onu izliyordu. Kahretsin! dedi kendi kendine. Gene pijamalarıylaydı üstelik pijamasının önü lekeliydi. Ya saçlarına ne demeli? O ise her zamanki gibi harika görünüyordu. Kendini onun karşısında sümüğü akmış bir çocuk gibi hissetti... Genç adamın sözleriyle tekrar kandine geldi.
-Gene daldın anlaşılan
-Evet öyle oldu.
-Bu defa ne düşünüyorsun peki?
-Yaşadıklarımı, burayı,bu günü, şu anı...
Ben hiç bu kadar huzurlu olmadım biliyor musun?
-Bende.
-Ben zenginken çok şey yaşadım. Yani böyle hiç yaşanmasaydı daha iyi olurdu diyeceğim şeyler... nasıl desem böyle kafa yaptığım, dağıttığım zamanlar oldu. O zaman böyle bi mutluluk olurdu gerçek sandığım. Buraya ilk geldiğimde tüm dünya bitmişti benim için. Mutluluk diye birşey kalmamıştı. Sanki bir anda herşeyi kaybetmiştim. Şimdi ise geçmişim bir rüya gibi ne bileyim sanki ben hep sahte bir hayat yaşamışım da ilk defa gerçekten yaşıyormuş gibiyim...