Daha ne kadar saklana bilirdim içimdeki karanlıkta !
Ne kadar yaşaya bilirdim ki sahte samimiyetler ile !
Yetmez miydi içimde ki boğulmalar ?
Yaşarken ölmemiş miydim zaten ?
O zaman kaybedecek bir şeyim yok elimde. Şimdilerde yakındı benim zamanım. Acıyla bütün olmuş bedenim, kinle beslenmişti yıllarca. Belki bu gözümü bürüyen hırstı benim sonum. Ama kimin umurun da !
Bu benim hayatımdı. Benim uçsuz bucaksız karanlık dünyam. Hikayemin yazarı benim kalemimi kullanarak, beni yazmıştı. Şimdiyse kalemimi de, hikayemi de geri alma vaktiydi. Ben olmanın zamanı geliyordu. Yandığım ateşle bürünmüştüm. Ateşin kendisi olmuştum. Yangın olan bedenim, beni yakanları arzuluyordu. Ama onlar için en acısı; düştükleri yangında, ilelebet yanacaklardı !
Ben seni seviyorum...kardeşimden farksız o hem 5 yaş küçük...ufaklıkla ne işim olur...
Dizlerimin üzerinde eğilip kapıya biraz daha yaklaştım..
-Bin gönlüm olsa birini vermem.. Benim gözüm sadece seni görür... Hem görmedin mi erkek çocuğundan farksız.. Kıskanacağın son kişi bile değil...
Titreyen dizlerimle ayağa kalktım... Perdeyi araladım.. Balkona çıktım.. Semih gelen sesle başını bana çevirdiğinde.elinde telefon öylece kaldı... Gözlerine baktığımda anlamıştı onu duyduğumu.. Balkonda duran kitabımı aldım ve tekrar içeri girdim... Kapıyı kapatıp perdeyi çekmeden son kez yüzüne baktım..
Ve o perdeyi kapattıktan sonra yıllarca onun olduğu tek bir gün açmadım...