Bir acı hatırlıyorum.
Bir kaybın acısı.
Öyle bir acı ki gördüğüm her yerde, attığım her adımda, aldığım her nefeste.
Öyle bir acı ki beni karanlık sularının dibine çekiyor, zehrini yutturuyor, nefesimin kesildiğini gördüğünde beni yüzeye çıkarıp çırpınışımı izliyor ve sonra yeniden her şeyi başara sardırıyor.
Çünkü o uçurum sadece onu alıp götürmemişti, beni de beraberinde götürmüştü.
Benden sadece aşkım çalınmamıştı, bana dair iyi olan her şey çalınmıştı.
Sevgim, merhametim, kalbim ve aklım o gece, o uçuruma onunla birlikte düşerek o suların dibine gömülmüştü.
Ve benden geriye sadece acı ve yıkım bırakmıştı.
Beraberinde herkesi boğmak istediğim, altında kalmalarını istediğim acı ve yıkım kalmıştı.
Çünkü yardım dilendiğimde elimi tutan olmamıştı, adalet istediğimde terazisini getiren olmamıştı, herkes haykırışlarıma kulaklarını tıkamıştı.
O yüzden anlıyorsunuz ya, bu sıradan bir acının anısı değil.
Bu deliliğin anısı.
Benim ve sonrasında tüm dünyanın delirişinin ufak bir başlangıcı.
Durdurulamaz, geri alınamaz, sonu getirilemez bir deliliğin başlangıcı.
Her şeyin sonuna hoş geldiniz, başlangıca veda etmeye hazır mısınız?
Eski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa göndermek ister. Tahta geçmemesi için tıpkı oğlu gibi savaşta ölmesini planlar ancak bilmediği bir şey vardır.
Kardeşi Guan'ın kızı Veliaht Lidena düşündüğü gibi bir Prenses değildir...
Dikkat bu hikaye fazlasıyla intikam, kavga, şiddet içermektedir.