Bu bir sürükleniş hikayesidir..
Güneş, ablası Nisan'ın hayatının bedelini ödemesi gereken on yedi yaşında bir kız. Karanlık üstüne bir kez daha gölge gibi düştüğünde kaçmak tek çaresiydi. Ama kaçabilir miydi? Efgan'ın karanlığı peşinden gelirken, attığı her adımda yaralanıyordu.
"Hastalıklı adamın tekisin sen." dedi önünde duran iri adamı iteklemeye çalışırken. Efgan, Güneş'in kolunu yakalayıp genç kızın beline sabitledi ve vücudunu kendi bedenine yasladı. Dudaklarını eğilip kulağına getirdi.
"Hastalıklıyım ve bu bulaşıcı Güneş. Seni zehirlemek istiyorum. İstediğin kadar kaç, düştüğün her uçurum bana ait." dedikten sonra bıraktı. Bedeni korkudan titreyen Güneş, genç adamın gözlerine baktı. Asla vazgeçemeyecekti!
+++
Dibi buydu, sona gelmiştim. Sadece sandım. Fazlasıyla inandım. Bedenimi bir veba gibi sardı inanmak. Bağlanmak ama tutunamamak aynı zamanda. Uyandım. Geç oldu biraz. Biraz kırıldım mühim değil. Çok yoruldum. Yolun sonu da değil üstelik. Kazananı başından belli bir savaştan yaralı çıktım. Kaçmak kurtuluş sanarken, daha çok kapıldım karanlığa. Sanırım ben biraz 'ziyan' oldum...
28.01.2017..