Ben Anna, küçük yaşımda düştüğüm bu saray cennetim ve cehennemim olarak ikiye ayrılmıştı. Ortada kaldığım çizgim de bir yanım bana cenneti sunacak aşkım, diğer yanım ateşimde cayır cayır yanacağım acım...
Ben Alex, bu krallığın en büyük varisi, tahtımın ve gücümün adamıyım. Her gece koynuma aldığım cariyelerim, gün doğduğunda biten ilişkilerim...
Ta ki karşıma masum yüzü, kıvrak hareketleriyle bana dans eden kölemi görene kadardı bu boşvermişliğim.
Aldığım her nefesfe odama doğan güneşimi, karanlığımda kaybetmek için uğraşan düşmanlarımla mücadele ederken, karşı karşıya geleceğim validemle sonumu çizecektim...
"Benim hayatım, benim gücüm, benim krallığım. Bu taht benim, bu aşk benim. Seni benden kimse alamaz Anna."
Ne yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir anneye ve sadece gelecekteki postunu düşünen bir ağabeye sahipti. Ve etrafında ki akbabalara...