Zil çaldığında Buket'in, "Hadi gidelim. " demesiyle hemen ayaklandım. Ne kadar çabuk çıkarsak o kadar iyiydi.
Ben sıradan çıkıp tam yürüyecekken biri kolumu tutup beni durdurdu. Kolumdaki ele baktığımda bir erkeğe ait olduğunu gördüm.
Bir cesaretle bakışlarımı o kişiye çevirdiğimde Kaan olduğunu gördüm. O simsiyah gözleri tehlikeli bir şekilde parlarken, bakışlarımı kaçırmamak için uğraş verdim.
"Sen dünkü kız değil misin? " Sert bir şekilde yutkundum ve derin bir nefes alıp, titrek bir şekilde konuşmamaya özen gösterdim.
"N-neyden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok. B-ben seni daha önce hiç görmedim, y-yani sanırım birisi ile karıştırdın. " Uğraşlarıma rağmen sesim titrek çıkmıştı. İçimden kendime lanet okudum. O böyle tehlikeli bir şekilde bakarken, onunla nasıl normal konuşabilirim ki.
Beni iyice süzdükten sonra gözlerime odaklandı. O tehlike ile bakan gözler bir süre sonra alaya dönüştü.
"Bilmiyormuş gibi yapma, dünkü kız olduğunu çok iyi biliyorum. "
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."